Empoze | Konular | Kitaplar

Onlar sadece kendi hayatlarını yaşıyor

Sabah yatağından kalktığında hiç bir alman bugün türkiyede yaşayan türklere şöyle bir şeytanlık yapayım derdinde değil. Hiç bir ingiliz ya da hiç bir amerikalı böyle bir düşünce ile uyanmıyor.

Herkes kendi hayatlarını yaşıyor. İşlerine gidiyorlar. paralarını kazanıyorlar. eğlencelerine bakıyorlar. Tabi devletarası siyaset vs işleri istisna amaa insan bazında kimsenin umrunda değiliz. onlar her gün sıradan hayatlarını yaşıyorlar. İstisnalar kaideyi bozmaz.

Peki sorun nerede? Asıl mesele ne? Bizim gözümüzden kaçan espiri nedir. Onlar gündelik hayatlarında. Para kazanma derdindeler. Kendi hayatları çerçevesinde plan program yapıyorlar.

Tüm sorun bizde.. Örneğin bir mercedes araba başımıza silah dayanılarak zorla bize satılmıyor. Samsung akıllı televizyonu onlar dayattığı için almıyoruz. Tam tersine bir tv ihtiyacımız var gidiyoruz alıyoruz. Arabaya ihtiycımız var gücümüz çerçevesinde alıyoruz..

Mevzubahis işte bu ara kadroda sorun yaşanıyor. Biz marketten sepetimize korkan gamsız dertsiz araştırmadan koyuyoruz. Arkasına düşmüyoruz. Boykotculara da gülüp geçiyoruz.

Bizim marketimize o ürünü getirenler de sadece para kazanmak istiyor. Arkasını düşünmüyor. toptancı önüne koyuyor. satıyorlar.

O ürünleri ülkemize ithal edenler de öylee. sadece pazarlamasını yapıyorlar. Ya da yalvar yakar yurtdışından o ürünlerin fabrikasını ülkemize kurduranlar veya bayilik alanlar da öyle.. Umurlarında değil sadece kazanmak istiyorlar.

Ama kimse döngüyü kıracak bir adım atmıyor. Herkes günlük hayatını yaşıyor. Almanı da türkü de sabah uyanıyor işine gidiyor parasını kazanıp günlük hayatına devam ediyor.

Örneğin türkiyede yaşayan insanlar hayır efendim biz asla yabancı marka araba almayacağız yerli üretim istiyoruz diyemiyor. Olursa bir kısmı alacak diğer kısmı eksik bulacak. Böyle yerli dertleri de yok. Böyle bir kültürleri de yok.

İnsanlar bu topraklarda üretilmişi tercih etse acaba yabancı nasıl malını satabilir ki? Ama işte yerliyi batırıp yabancının malını burada satanlar da yerli. Yabancı sadece taşeronlar kullanıyor. Veriyor üç kuruş maaş onlar da hizmet ediyorlar efendilerine.

Onlar kendi hayatlarını yaşıyor. Biz yine kurşunu kendi ayağımızı sıkmakla meşgulüz. Üretemiyor. bir araya gelip beceremiyoruz elin gevurunu hakem ve patron tayin ediyoruz. Yatırımmış falanmış filanmış. Geç bunları..

Senden aldığı parayla yine sana karşı dernekler vakıflar okullar örgütlenmeler oluşturuyor. Bu döngüyü kırmanın tek yolu paranın akışını değiştirmektir.

En basit bir film sektörü düşünün bugün cebinizdeki telefonla yeşilçam filmlerinden daha kalitelisini çekebilirsiniz.. Bunu kaç kişi yapıyor. Bugünün teknikleri ile bilgisayarları ile yeşilçama yüzbasar filmler çıkartılabilir. Peki böyle bir çalışmayı kaç kişi cesaret edebiliyor?

Bunun okuluna eğitimine parasına falan ihtiyaç yok. sadece başaracağına inancı tam bir avuç insan yeter. Zaten işsiz kahve cafe köşelerinde pinekleyeceklerine 10-20 kişi bir araya gelse alasını yaparlar. Ama cesaret yok..

bu girişimci ruhunu bir filmle başlatıp her sahaya bile yayabilirsiniz. herşey para değildir. iyi bir koordinasyon ile yapılamayacak şey yoktur.

Biz kendi tembellik, gevşeklik ve cehaletimizi batılılar üzerine yıkmaya devam ediyoruz sadece.

Ha onlar boş mu duruyor? hayır onlar bu tembelliği doğaracak ortamları oluşturmakla meşguller.. ama olsun.. kendini yetiştirmek o kadar zor değil..

Zaman ve emekle herşey değişir

Birilerini suçlamayalım. Kendi hatalarımızı bulup doğru olanı yapalım. Yılan yılanlığını, köpek köğekliğini yapacaktır. Biz de üzerimize düşen neyse onu yapmalıyız!

Konular