Empoze | Konular | Kitaplar

Hazır bilgi tüketiyoruz, üretmiyoruz!

Bazı şaklabanlar ısrarla "akıl etmek", "aklını kullanmak" gibi terimlerle birşey başarmış gibi şımarık şımarık konuşuyor.

Yok sen aklını kullanamıyorsun, yok sen akılsızsın, yok sen taklitcisin, yok sen dedenin nenenin dinindesin.. Yok şöyle yok böyle..

Behey ahmak şaklaban "aklını kullanmak" terimi bile senin eline tutuşturulmuş ezbere konuşuyorsun. Bunun bile farkında değilse. Sana aklını kullanmıyorlar sen aklını kullandın bizim bu hazır bilgimizi pazarlıyorsun diyorlar da bunu bile anlayamıyorsun.

Ya da koyun keçi muhabbeti yapan neydüğü belirsizler de böyle..

Hani aklını kullanıyorlar ya.. Biz akılsızız onlar süper zeka ya... İşte hadi google amcalarına sorsunlar, bu başlıkta anlatılmak istenen şey internette varmıymış. Bu mevzuyu değinenler varmıymış..

Akıl yok ki bu yazılanları anlayabilsin.

* * *

Şimdi olay şöyle, biz tüketiciyiz. Hazır bilgiler üretiliyor ve bizler sadece tüketiyoruz. Süpermarketler gibi.. İhtiyacımız olan herşey belli ve bunların fabrikaları var üretiliyor. taşınıyor ve market raflarına sıralanıyor. Biz de market sepetimiz elinde seçerek aklımızı kullanarak o hazır paketlenmiş bilgileri alıyor ve kullanıyoruz..

Hiç birimiz oturup akıl etmeye kafa yormaya çalışmıyoruz. Kendi aklını kullanmak, kendi tarlanda kendi imkanlarınla kendi yiyeceğin buğdayı meyvaları yetiştirmek kendi tavuklarını beslemek organik yaşamaksa, şehir hayatına alışmış bizler bunu hiç yapmıyoruz..


Tamamen özel merkezlerde üretilmiş fikir ve düşüncelere esir oluyor ve o düşüncelerin bedavadan askerliğini militanlığını yapıyoruz.

Nasıl ki marketteki ürünler gökten zenbille inmiyorsa şu an ki savunduğumuz görüş ve düşünceler de kendiliğinden peydah olmuyor.. Bize empoze ediliyor ve öyle bir şekilde aktarılıyor ki hipnoz oluyor ve kendi inanç ve düşüncemizmişcesine sahip çıkıp ölümüne savunuyoruz..


* * *

Tv, medya, okul, çarşı, arkadaş, internet, sosyal medya vs. vs. bir çok araçlar ile bize aktarılıyor.

Bunun farkında değiliz. Direnebilmek ve esarete son verebilmek için farkına varmak gerekir. Ama biz dünden razıyız.

Örneğin islam nedir diye araştırmak yerine bize hazır sunulan islam düşmanlığı paketini kullanıyoruz. Nasıl saldıracağımız, nasıl islam düşmanlığı yapacağımız, nasıl müslümanları rencide edebileceğimiz bu pakette hepsi en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş. Müslümanlar nereden vurulur vs. herşey var. Paketi alıyor ve kullanıyoruz.

Çuşş o kadar da değil.. Diyenler olabilir. İzlediğiniz tv kanalları, takip ettiğiniz sayfalar, twitter hesapları, instagram, arama motorları.. Yazarlar kitaplar.. Bu paketler al sana islam düşmanlığı deyip verilmiyor . Fakat bağımlısı olduğumuz yerler üzerinden transfer ediliyor. Grip virüsü gibi.. Bulaşıyor sadece. Bir mühlet sonra biz de zombi oluyor ve islam düşmanlığına başlıyoruz. Bunların tamamı önceden planlanıp kurgulanıyor..

Antalyadan istanbula bastın mı gaza gidersin.. Önceden yol yapılmasa gidebilir misin? Bindiğin araba üretilmese.. O benzin depona kadar getirilmese.. basabilir misin gaza... Bakın herşey önceden hazırlanıyor ve ayağına kadar geliyor. Görünüşte farklı kurumlar olsada belirli merkezlerce ulaştırılıyor sana.. Hazır paket bilgi düşünce ve ideolojiler de tıpkı bunun gibi sana sunuluyor. Sen sadece tüketicisin.

Bu araba benim diye sahipleniyorsun.. Bedelini ödediğin için. Ama yapan alman, ingiliz, fransız, japon ya da amerikalı.. Yüzde yüz yerli mi? Hayır.. Belki yerli görünümlü montaj sanayi üretimi.. düşünceler de öyle.. Sahipleniyorsun bu benim düşüncem diye ama üretim merkezi sana konfor imkanı sağlayan ülkeler.. Ama asla farkında bile değilsin!!!


Peki bu hazır bilgileri üretim masrafları nasıl karşılanıyor dersiniz?

Özetle sen konforlu hayata sahip olabilmek için bedel ödüyorsun. Ödediğin bedel için de bir de "kaçak elektrik payı" gibi "hazır bilgi tüketim payı" da var.. Yani sana konforlu hayat sunanlar düşünce olarakta esir alabilme masraflarını da sana faturalandırıyorlar.. Asla farkına bile varmıyoruz..

2bin-3bin TL ye 10 ay taksitle tüm paramızı vererek cep telefonu alırken, al bu parayı biz enayiyiz. üretemiyoruz. SEN ÜRET.. Aynı zamanda bu paranın bir kısmı ile de beni uyutacak ninniler bestele.. Ben senin telefonunla oynaşırken o ninniler ile de günümü gün ederim diyoruz..

Bizim tabiatımıza birikimimize uygun tarifeler hazırlıyorlar. Biz de o tarifeyi-ideolojiyi alıyor sonsuza dek mutlu ve mesut bir şekilde sahip çıkıyoruz. Kulu kölesi oluyoruz. Bir teraftan islama, müslümanlara söverken.. Bir taraftan osmanlıya kin kusarken diğer taraftan mutlu ve esir yaşayıp gidiyoruz..

Keşke üretebilsek.. Üretemiyor isek bile ecdadımızın dedelerimiz geçmişte ürettiklerine ulaşabilmeyi denesek.. Keşke islam alimlerin eserlerini de okuyabilsek.. Temmuz sıcağında denize girmiş kadar serinler ve rahatlardık..


* * *

Bu konu ile alakalı sitemizde değindiğimiz başlıklar:


- Fikir ve düşünceleri de ithal ediyoruz
- Taklit ve etki altında kalma durumu
- Yıllarca takip edilip belgeselimiz çekiliyor
- Parayı veren ideolojisini pazarlar
- Kitaplar ideolojileri yaymak için araç
- Aynı toplumun parçasıyız farklı olamayız
- Bilmiyorum, ne öğretirsen onu bilirim!!
- Gerçek olan ne? Hangisine inanmalıyız!
- Kenelere ve çaresizler
- Bütün ideolojiler aldatmaca ve tuzak
- Taklitciyiz, yaşadığımız hayat bize ait değil
- Farkına varabilmek için bilmek gerekir
- Yazılarımıza etkileyen gizli güç
- Telkin edilen yaşam biçimleri
- Savunduğun fikrin kaynağını biliyor musun?
- Kelime oyunları ile akıl bulandırmaca
- Bize bizim silahlarımızla vuruyorlar!
- Onlar bizimle bizim dilimizle konuşuyorlar
- Papağan gibi tekrarlayan ezberciler