Empoze | Konular | Kitaplar

Parayı veren ideolojisini pazarlar

Nasreddin hocanın parayı veren düdüğü çalar hikayesi meşhurdur. Bu devirde parayı veren ideolojisini pazarlıyor. Ekonomik gücü elinde tutanlar hakimiyet ellerinde olanlar parayı basıyor ve istedikleri gibi at koşturtuyor.

Parayla kurdukları okullar eğitim kurumlarında dünyanın en zeki çocuklarını topluyorlar. Eğitiyorlar.. Onlara gelecek vaat ediyorlar. Anneler babalar çocukları büyük adam olacak diye o okullara göndermek için yarışıyor. Sonra ideolojilerine hizmet edecek cocukları seçiyorlar ve o kurdukları çarktaki uygun pozisyonlara getiriyorlar.

Bu sistem osmanlıda devşirme sistemi olarak geçerken, osmanlının sonlarına doğru ise yabancı okullar, ingiliz okulları, fıransız okulları, amerikan okulları olarak geçmekte.

Süper güçler kendi çocuklarını bir ülkeyi yıkmak yok etmek için harcamadan yine o ülkenin çocuklarına gelecek vaat ederek kendileri için devşirmekte. Sonuc olarak daha en baştan onların ideolojilerine uygun şekilde yetiştirilmekte. En temelde onlar dünyaya nasıl bakmaları gerekiyorsa öyle göstermekteler.. Ve bu çark yüzyıllardır devam etmekte.

Osmanlı işte bu karşı-devşirme sistemi ile içinde oluşturulan paralel bir devlet yapılanması ile 1909 yılında teslim alındı. Arkasından cerayen eden süreç ortada.

Ekonomik güç, para, zenginlik bunlar ideloji ve inançların yayılması için bir araç.. Düşmanlarımızın en büyük silahları PARA.. ve o para ile satın aldıkları insan kaynakları.. Roma imparatorlugu tabiri ile paralı askerler.. Lejyonerler.. Üç kuruş için vatanını satan biçareler.

En tepeden en aşağıya doğru bu zincir devam etmekte. Her güç kendi zenginlerini meydana getirtmek zorunda. Dengeleri değiştiren en önemli etkenlerden birisi de PARA... Diğeri ise insan kaynağı.. Yetişmiş bireyler..

Kürşad'ın kırk çerisi.. Gün gelir kırkbin satın alınmış lejyoneri yere serer.. İnanç hepsinden öte.. İnanan bir müslüman da zengin olmak zorunda. Başka çaresi yok!

Lawrance develer yükü altınlarla kandırdı bedevileri.. Vahhabilik gibi uydurma mezhep ile tuzaklarına düşürdü. Devlet vaadi ile heyacanlandırdı.. İttihat ve terakki ingilizlerin gönderdiği paralar ile teşkilatlandı. O paralarla örgütlenip palazlandı. İstediklerini satın aldılar. O paralarla medyalarını kurdular.

* * *

Alışverişte ticarette bir ürün alırken yerli mal mıdır? sahibi islama nasıl bakar, ideoloji nedir sorgulamak yok. Herkes en ucuz en hesaplı hangisi ona bakıyor. Sanki 2 kuruş ucuz alınca zengin olacaklar.. Ama değil..

Yerli üreticiler, vatana hizmet şuuru ile şuurlanmış değil. Yaptıkları işin ne büyük hizmet olduğunu göremiyorlar. Sadece para kazanmak gözü ile bakanlar en iyisini yapmak, en kalitelisini üretmek ve uzun vadeli projeler geliştirmek yerine günü kurtarma derdinde.. Ama öyle olmamalı. Bu bir savaştır. Askerlik sadece elinde silah sınırda beklemek değildir. Türk asker doğar ve asker ölür. Bir fabrika kurmak, sınırda nöbet tutmak kadar kıymetli.. Kurana dini mübini islama hizmet için var olan bir eğitim kurumuna destek çıkmak, sınırda nöbet tutmaktan binlerce kat daha değerli. Bu gerçekleri göremeliyiz..

* * *

Herkes iş arıyor, herkes ekmek derdinde.. Bir çok kişi çalıştığı kurumun neye ve kime hizmet ettiğini bile umursamıyor. Alacağı paraya bakıyor. Kürekciliğini yaptığı gemi nereye doğru gidiyor umrunda değil. Velevki çanakkaleye doğru ilerlesin.. ve 250bin askerimizin şehadetine sebeb olacak savaşı başlatacak ingiliz gemisi olsun.. Paranın yüzü tatlı geliyor.. Gaflet bu olsa gerek!

Meslek seçimlerinde, iş seçimlerinde bu gerçekleri de görmek lazım..

Ben bugün Allah rızası için ne yaptım diye soramaz olduk... Belki ben bugün yaptığım işlerde neye ve kime hizmet ettim.. ben kimin uşaklığını yapıyorum diye sorgulamalı.. Allah rızası için mi yoksa yarın silahları bu vatana doğrultacak hainler için mi çalıştım diye sorgulayabilmeli..

Sen islam düşmanlarına değil... İslam düşmanları sana hizmet etmeli..

Parayı sen ver, onlar senin düdüğünü çalsınlar!!

Peygamber efendimiz dememiş mi?

"Veren el, alan elden üstündür !!"