Empoze | Konular | Kitaplar

Karşındaki insan tıpkı senin gibi değil

Hergün yüzlerce insanla karşılaşıyor görüşüyor ve iletişim halindeyiz. Fakat hiç bir insan bizim gibi değil. Bir insanı görür görmez onu tanıyabilmemiz anlayabilmemiz çözebilmemiz imkansız.

500 bölümlük bir dizi düşünün.. Örneğin kurtlar vadisi.. Hemen zihinde bir polat alemdar resmi çiziliverdi. Peki dizinin kaç bölümünü hatırlıyorsun? Ya da kaçını izledin? Belki bir dönem belli bir bölümünü izlemişsinidir. Belki bir çok kere tekrar tekrar izlemişsindir. Ama belirli bir karakterden başkası aklına gelmiyor. Peki ya hiç izlemeyen.. Örneğin muhteşem yüzyıl dizisi desek? ya da yaprak dökümü vs.

izlediğin diziyi çok iyi bilirken hiç izlemediğin bir dizi hakkında sadece tahminde bulunuyorsun!! İnsanların hayatları da dizi izlemek gibi.. tanıdığın bir insan hakkında fikir sahibi olabiliyorsun, peki ya hiç tanımadığın insan? Oturup emek verip dizi izler gibi zaman ayırman emek vermen gerekmiyor mu?

Dizideki her bölüm tanıdığımız insanın hayatındaki ufak bir detay ayrıntı gibidir. Tamamını görebilmemiz izleyebilmemiz imkansız.. bazen o detayı bilsekte izlesekte unutabilir. Hatırlayamayabiliriz..

Bu birr...

Diğer bir nokta..

Önüne bir istatistik sorusu çıksa ne yaparsın? Belki mantığınla birşeyler atarsın ortaya belki de umursamaz geçersin.. Fakat yanındaki bir kişi bu konuda konuşacak çok şey bulabilir. Ama nasıl?

İşte o kişi hakkında kaçırdığın bir kaç bölüm ya da koca bir sezon olabilir.. Ve o kişi senin izlemediğin o zaman aralığında göremediğin fark edemediğin bir şeyi başarmış ve onun sonucu olabilir..

Mesela üniversitede istatistik dersini bir dönem verdiklerini düşün. 4 ay yani.. Ve hafta bir kaç saatlik ders ile dönem sonunda o kişi istatistik konusnda bilgi sahibi olabilir. Eğer üstüne bir de dersine iyi çalışmış ise iyi bir not almışta olabilir.

Ama sen o kişinin istatistik dersi aldığından bile habersizsin. Ve bir istatistik dersi bilgi ile cok daha başarılı şekilde çözülebilecek bir sorunda sen tıkanmış iken o kişi sorunu anında çözüvermiş olabilir.

Bu nasıl yapar? Ben neden başaramıyorum? O çok zeki ve akıllı biri mi? Ben aptal mıyım?

Hayır hiç biri değil..

Birinci olarak izleyemediğiniz bir kaç bölüm var.
İkincisi istatistik konusunda senin geçmişte bir öğrenme durumun yokken o bir dönem ayırıp öğrenmiş..

Tek fark bu..

Ne o çok zeki ne de sen aptalsın.. Sadece farklı meziyetlere sahipsiniz. Ve sen onun bilgi birikimi konusunda kaçırdığın detaylar var..

* * *

İşte tandığımız bir çok insanı çözmekte zorlanmamız algılayamamız, bu bana bunu nasıl yapar dememiz vs. bir çok noktanın temelinde bu var.

* * *

İki arkadaş üniversitede tanışıyorlar. Beraber takılmaya zaman geçirmeye başlıyorlar. Fakat her ikisinde farklı özellikler meziyetler var. Bu özellikler birden bir gecede çıkmıyor. Yıllarca verilmiş emeğin ürünü..

Örneğin birisi çok iyi kuran okuyor, dini konularda diğerine oranla inanılmaz bilgi birikime sahip ve arapça eğitimi de var.. Diğeri ise bilgisayar alanında baya bir tecrübeli. O sektörle alakalı çok şeyi biliyor.

Fakat ikisi de bu farklılıkların farkında bile değiller. İkisi de birbirlerini kendisi gibi görüp kendi şartlarına göre o seviyeye geldiğini düşünmekte. Öyle olduğunu zan etmekte.

Her iki tarafta eksiklere-fazlalıklara rağmen kendisi seviyesinde görmekte. Çünkü aynı seviyede oldukları bir konum var.. Okul.. Geçmişleri ise yeteri kadar vakıf değildir. Yani epey bir bölüm kaçırmış durumdalar. Diziyi son bölümlerine doğru izliyor gibiler. Geçmişle alakalı bağlantılar kuramıyorlar. Kopuk kopuk

Dini konuda bilgi bir kişi, dini konuda bir şey söylediğinde diğer arkadaş onu kendisi ile aynı seviyede gördüğünden doğruluğunu direk kabul etmek yerine yorum yapıp itiraz edebilmekte. Hatta kabul etmeyip, o konuda uzman gördüğü bir başkasına danışıp teyit ettirmekte.

Bilgisayar konusunda bilgili kişinin söylediklerini de diğeri araştırıp doğruluğunu sorgulayabilmekte..

Hayat böyle işte..

Deve kuşu, şu an ben seni bu şekilde tanıdım ise sen bir ömür böyleymişsin gibi geliyorsun. Geçmişin de geleceğin de hep böyle olacakmış gibi zan ediyoruz..

Bizim bilmediğimiz bilgi birikimine sahip olabilme ihtimalini bile düşünemiyoruz.

Konumun, makamın ve içinde bulunduğun şartlar çerçevesinde seni bir pozisyona oturtuyoruz ve hep öyle kalıyorsun.. ilk intiba son intiba..

* * *

Karşımızdaki insan tıpkı senin gibi değil.. Her dizinin bir hikayesi, her dizinin bölümleri oldugu gibi, her insanın da kendine ait hikayesi vardır.

* * *

Şu an şimdi camide gördüğün bir insanı düşün..

- Belki onun ilk gelişi..
- Belki de son gelişi olacak
- Belki mecburen orada
- Belki hayatta en huzurlu anı orada geçiyor
- Belki senin bir selamın onu oraya bağlayacak
- Belki orada yanlışına ters bakışın onu oradan uzaklaştıracak

- Belki hayatında o gün o an ilk defa namaz kılıyor.. İlk namazına şahit oluyorsun

Ama bunların hiç birini düşünmez insan.. kendisi camiye gelirken ne duygu ve düşünce ile orada ise herkesten üç aşağı beş yukarı benzer duygular içindedir diye düşünür ve bu farklılıkları asla göremez. Ayırt bile edemez..

Empati kurmak gerek.. Emek vermek gerek..

Farkına varmak gerekir.

* * *

Bize basit gibi gelen iki kelime belki yıllarca emek vererek kazanılmış olabilir. Hunharca harcamamak gerek..

Camiye ilk defa gelen bir kişi oraya gelinceye kadar yıllarca huzuru aramış cok sıkıntılar çekmiş olabilir..

Sana bir iş konusunda öyle değil şöyle yaparsan daha kazanclı olursun tecrübesi senin ev, arsa, bahçe satın aldığın para kadar bedel ödenerek elde edilmiş olabilir.. Sen o benim için ne yaptı derken, sen sahip olduğun tüm varlıkların kadarlık bedel ödenerek elde edilen tecrübe ile hayatında yeni bir ufuk açmış olabilir..

İki kelime deyip geçmemek lazım.. Sonucta sahip oldugun tüm varlıklar da bir tek imza ile elinden çıkıp gitmiyor mu? İçinde yaşadığımız hayat böyle değil mi?

* * *

Bir devlet memuru, bir müdür düşün... 30-40 yıllık hayatı tamamen insanlarla iç içe ömrünü zaten insanlara adamış.. Hali ile o artık insan zarrafı değildir de nedir? Bir çok insanı tek bakışta gözünden tanır. İstese hayatında muhatap olduğu insan sayısı çok az olanları parmağında oynar. Kedinin fare ile oynadığı gibi...

* * *

Bir ekmek gibi.. Bir ekmek bile binlerce insanın emeği ve çalışması sonrası soframızda değil mi? Tarladaki çiftçiden mahalledeki bakkala gelinceye kadar yüzlerce insanın elinden geçmiyor mu?

Düşünceler, fikirler ve davranışlar da öyledir..

Her insanın davranışı, düşüncesi, hareketleri yıllarca biriken emek çaba ve gayretle şekillenir.. Taaa çocukluğuna kadar varan bir birikim sonucu meydana gelir. Hatta genlerden gelenler bile etkiler..

* * *

O yüzden 10 yılda 20 yılda elde edilen bir tecrübe ile kişide kemikleşmiş bir davranışı 10-20 dakikada çözebilmemiz anlayabilmemiz imkansızdır.. O gördüğümüz davranış biçimi heleki bizde hiç yoksa çözmemiz asla mümkün değildir. Bu insan bana nasıl böyle davranır diye aylarca ruhsal ve psikolojik bunalıma girebiliriz..

Halbuki o kişinin hayat felsefesi haline gelmiştir.. Ve o hep öyledir. Ancak biz o yüzü ile ancak ticaret yapınca tanışmışızdır. İşin içinde para olunca yüzleşmişizdir. vs. vs.

* * *

Ya da camide gözyaşı ile dua eden birinin ihlas ve samimiyetine inanıp dost olup bir ay içinde o kişi tarafından dolandırıldığını düşünsene..

Ama camiye geliyordu demeye hakkımız var mı?

Evet adam gelmiş tevbe ediyor üzülüyor pişmanlık duyuyor. Allaha yalvarıyor. Hayatını değiştirmek isityor aslında... Fakat biz onu halis muhlis mümin zan ederken o bambaşka bir hayata sahip. Günah bataklığında kumar içki alem hırsızlık vs. vs..

Güvenip kapımızı açıyoruz, iç dünyamınızı açıyoruz. inanıyoruz. Kendimiz gibi zan ediyoruz. Benden bizden bir farkı yok diyoruz. Şekle kanıyoruz. Sözlere laflara kanıyoruz amaaaaa kaçırdığımız çok bölüm var.. Seneryo farklı, yönetmen farklı.. yapımcı bambaşka.. Adı muhteşem yüzyıl ama içi fitne kazanı.. Muhteşem rezalet...

insanlar da öyle işte.. Açıyoruz kapımızı ardına kadar ve sonra bir bir sırtımızdan hançerleniyoruz. İhaneti damla damla yaşıyoruz..

Ama ben seni namazda görmüştüm... demek fayda etmiyor.

Kardeşim ben yılların hırsızı idim, tevbe için oradaydım lakin senin gibi saf enayi aptal birini görünce yine niyeti bozdum kusura bakma.. tevbemi seneye bıraktım..

Muhteşem yüzyılda halit ergecin namaz kılıp, gezi parkında en ön safta olması gibi.. Dünyevi menfaat için kanuni rolünü bile oynarım.. sonra da kanunin arzuladığı bir dünya olmasın diye darbecilerle işbirliği de yaparım...

* * *
Hayat böyle işte..

Rabbim sonumuzu hayreylesin

Daldan dala örneklerle de olsaa bir gülüşe kanmamak lazım.. Karşına çıkan her insan senin gibi değil.. Lafa değil icraatlara bakmalı